6 Nisan 2014, Pazar.
Baños’ta şeker kamışından yapılan şekerlemeler çok meşhur.
Baños’a veda ederken.
Riobamba sokakları.
Riobamba – Alausi arasındaki yol etkileyici manzaralarla dolu.
Alausi pazarından.
Her yerelde mutlaka göreceğiniz, tavuskuşu tüyü ile taçlandırılmış şapkalar.
Alausi’den görüntüler.
Alausi ve Sibambe arasında çalışan ”Devil’s Nose” yani ”Şeytanın Burnu” treni dünyanın en tehlikeli tren yollarından bir tanesi olarak biliniyor.
Yine yağmurlu bir Baños sabahına uyanıyorum. Konakladığım otel, otobüs istasyonuna çok yakın olduğu için çıkışımı yapıp istasyonun yolunu tutuyorum. Görevlilere Riobamba’ya gitmek istediğimi belirtiyorum. İstasyonda değil de, yol kenarında bir köşede beklememi söylüyorlar. Bir on beş dakika bekledikten sonra eski püskü otobüsümüz geliyor. 2 USD ödeyip otobüsteki yerimi alıyorum. Riobamba’ya giden yol 1,5 – 2 saate yakın sürüyor. Yol boyunca kıvrık yollarda ilerliyoruz. Riobamba’ya vardığımızda otobüs, istasyona girmiyor. Görevli beni bir köşede indirirken eliyle istasyonun yönünü işaret ediyor. Ben de yakın sanıyorum. Amacım Riobamba’dan gitmek istediğim Alausi şehrine gidecek başka bir otobüse binmek.
Yürümeye koyuluyorum. Pazar günü olmasının da etkisiyle sokaklarda neredeyse kimse yok ve bütün dükkanlar kapalı. Bir blok, üç blok, beş blok, on blok derken ben bir türlü istasyonu bulamıyorum. Her sorduğum insan da ya farklı bir yönü işaret ediyor, ya da bilmediğini söylüyor. Sonunda pes edip bir taksiye atlıyorum. Taksi beni istasyonda bıraktığında, otobüs istasyonunu gerçekten de neden bulamadığımı daha iyi anlıyorum. Alausi şehrine gidecek ilk otobüse 2 USD karşılığında biletimi aldıktan sonra istasyon içerisindeki küçük büfelerden bir tanesinde karnımı doyuruyorum. Alausi’ye olan yolculuğum da bir buçuk saat sürüyor. Alausi’ye gitmek istememdeki ana sebep Ekvador’un en ünlü tren hatlarından bir tanesinin “Devil’s Nose”un yani “Şeytanın Burnu” tren hattının buradan başlaması. Daha önce bu hat Riobamba’dan başlıyormuş; fakat hattın geri kalanını kapatmışlar. Şu anda oldukça turist hale gelmiş hat sadece Alausi – Sibambe arasında yolculuk yapıp Sibambe’de kısa bir moladan sonra Alausi’ye geri dönüyor. Bütün yolculuk ise sadece iki buçuk saat kadar sürüyor. Tren Çarşambadan Pazar gününe her gün 08:00, 11:00 ve 15:00 saatlerinde seferler düzenliyor. Salı günleri ise sadece 08:00 ve 11:00’de. Detaylı bilgilere www.ecuadorbytrain.com sitesinden ulaşılabiliyor.
Alausi otobüs istasyonu şehrin hemen kalbinde bulunuyor. Şehir o kadar küçük ki, otobüs istasyonu ve tren istasyonu arasında yürümek on dakikadan fazla sürmüyor. Tren istasyonuna varınca 25 USD karşılığında tren biletimi alıyorum. Sonrasında hala iki saat vaktim varken şehri dolanmaya koyuluyorum. Biraz da Pazar günü olmasının etkisiyle şehir rengarenk. Özellikle kadınlar parlak renkli etekleri, etekleri ile uyumlu çorapları ve şalları ile harika bir manzara oluşturuyorlar. Kıyafetlerini tamamladıkları tavus kuşu tüylü şapkaları ile sokaklarda dolanırken hayran hayran onları izlemekten kendimi alamıyorum. Özellikle şehrin ana meydanında kurulmuş pazarda yakınlardaki kasabalardan gelmiş yerellere rastlıyorum. Tavuk, Gine domuzu, tavşan satanlar; çeşit peynirleri ve süt ürünlerini cam tezgahlarda pazarlayanlar, meyve ve sebze tezgahları hepsi ama hepsi şehri çabucak sevmeme neden oluyor. Alausi’den sonra gideceğim şehir Guayaquil olunca, şehrin havası da oldukça hoşuma gidince bir gece burada konaklamaya karar veriyorum ve 10 USD karşılığında otobüs istasyonunun hemen karşısındaki Hotel Europa’da tertemiz bir odayı ayarlıyorum. Sonrasında da tren saati gelene kadar sokaklarda dolanıyorum.
Saatler 15:45’i gösterdiğinde de istasyona yöneliyorum. “Nariz del Diablo” yani “Şeytanın Burnu” 1873 yılında inşasına başlanmış bir mühendislik harikası. Bu tren yolu, Ekvador’un kıyı kesimleri ile iç bölgelerini birleştirdiği için muazzam bir öneme sahip. Yerellere ek olarak tren yolunun inşası için İngiliz kolonilerinden çalışanlar getirilmiş. Tropik iklimlerde yaşayan bu insanların hastalıklara daha dayanıklı olduğu düşünülmüş. 4000 Jamaikalı, 240 Porto Rikolu, 204 Barbadosluya ek olarak 500 tutuklu tren yolu inşasında çalışmış. İnşaatı tamamlamaları koşulu ile bu insanlara özgürlük sözü verilmiş. Sadece tropik hastalıklar ve zorlu topografik koşullar nedeniyle değil; ama kaya yapıları nedeniyle de bu tren yoluna “dünyanın en zorlu tren yolu” denmiş. Normalde Guayaquil’den Quito’ya uzanan tren yolu günümüzde sadece Alausi ve Sibambe arasında işliyor. Eskiden tren vagonlarının üstünde yolculuk yapma olanağınız varken, bir kaza sonrası bunu da kaldırmışlar. Muhteşem dağ yamaçlarından ilerleyen tren zigzaglar çizerek 1000 metre kadar alçalıyor. Bu nedenle de dünyanın en dik tren inişi olarak biliniyor.
“Şeytanın Burnu” isminin farklı yorumları var. Bazıları tepeler burunu andırdığı ve oldukça zorlu olduğu için bu ismi aldığını söylerken, bazıları tren yolunun inşası sırasında işçilere şeytanın gözüktüğü konusunda ısrarcı.
Sibambe’ye kadar olan yolculuk boyunca o kadar harika manzaralara tanık oluyoruz ki bir an için bile gözlerimi kırpasım gelmiyor. Tren vagonları keskin yokuşlara bakacak şekilde ilerliyor ve muazzam And Dağları arasında bize yol açıyor. İnsan hayret ediyor, unutulmuş bu dağlara bu tren yolu nasıl inşa edildi diye. Sibambe’ye vardığımızda yerel kostümlerle bir grup bize dans gösterisi sunuyor. Gösteriyi izledikten sonra merdivenlerin yukarısında yer alan müzeyi ziyaret ediyorum, sonrasında da tren istasyonunun cafe’sinde ikram edilen atıştırmalıkları yemek üzere cafe’ye yöneliyorum. Sibambe’de verdiğimiz kırk beş dakikalık bir moladan sonra Alausi’ye geri dönüyoruz. Dönüş yolunda tren biraz daha hızlı ilerliyor.
Şehre vardığımızda sokakların yavaş yavaş boşalmaya başladığını fark ediyorum. Son bir tur daha atıp ben de hostelin yolunu tutuyorum.