30 Ekim 2013, Çarşamba.
Chicen Itza’nın gözbebeği “El Castillo” yani kale isimli merkez tapınak.
Plaza de las Mil Columnas. (Group of the thousand columns)
Temple of the Warriors.
Tapınak yüzeylerinde yer alan kabartmalar.
Platforma de los Craneos. (The platform of skulls) Kafatası ve insanların kalbini yiyen akbaba kabarmaları nedeniyle bu platformun insanları kurban etmek için kullanıldığına inanılıyor.
Gran Juego de Pelota. (The great ball court) Burada top oyunları düzenleniyor. Futbol benzeri bu oyun zaman içinde değişmiş olsa da sert plastik bir topu dirsek ve dizleri kullanarak hareket ettiriyorlar. Oyun sırasında ellerin kullanılması yasak. Üstelik oyunu kaybedenlerin Tanrı’lara kurban verildiği söyleniyor.
The Osario.
Chicen Itza antik şehri hediyelik eşya satıcılarından geçilmiyor.
Rengarenk Valladolid sokakları.
Merhaba Merida!
Merida’nın ana meydanı olan Plaza Grande’nin bir köşesinde yer alan tarihi Casa de Montejo önünde Maya kültürü kutlamaları kapsamında şenlikler düzenleniyor. Danslar, tiyatro gösterileri, konserler festival kapsamında ziyaretçileri bekliyor.
Sabah erkenden uyanıyorum. Benim için yine oldukça uzun bir gün olacak. Hostelden çıkışımı yaptıktan sonra çantamı akşam üzeri almak üzere resepsiyona bırakıyorum ve Valladolid’e çok yakın mesafede bulunan, Meksika’nın en ünlü Maya antik şehirlerinden bir tanesi olan Chichen Itza’ya gitmek üzere yola çıkıyorum. Otobüs istasyonunun hemen yanında yer alan minik garajdan antik kente ucuz minivan’ler gidiyor. Ama bu minivan’lerin dolmasını beklemeniz gerekiyor. Araçtaki tek kişinin ben olduğumu fark edince bir on dakika kadar bekleyip otobüs istasyonuna yöneliyorum ben de. Otobüs istasyonundan klimalı otobüsler için gidiş dönüş biletimi alıyorum. Chichen Itza’ya ulaşmak neredeyse bir saat sürüyor. Hava son derece sıcak. Haftaiçi ve görece erken bir saat olmasına rağmen de bölge oldukça kalabalık.
Chichen Itza, bir dönem Yucatan’ın dini merkezliğini de yapmış bir Maya kenti. Ayrıca dünyanın yeni yedi harikasından biri. Meksika’da en çok ziyaret edilen ikinci sit alanı olması nedeniyle, antik kentin simgesi haline gelmiş “El Castillo (kale)” isimli piramit şeklindeki yapı Meksika genelindeki bütün kartpostalları dolduruyor. Antik kente girer girmez bu büyüleyici yapı ile karşılaşıyorsunuz. Yüksekliği 25 metre olan bu yapı, Mayaların matematik ve astronomide ne kadar ileri olduğunun da bir kanıtı niteliğinde. Bu piramit adeta Maya takviminin mimariye dökülmüş hali. Piramit, her biri bir merdiven ile ikiye bölünmüş dokuz kattan oluşuyor. Ortaya çıkan 18 teras da Maya takviminin 18 adet 20 günlük ayını temsil ediyor. Piramiti çevreleyen dört merdivenin her birinde 91 basamak bulunuyor. En tepedekini de eklerseniz toplamda 365 yapıyor, bu da bir yılda bulunan gün sayısına denk düşüyor. Piramidin her yüzünde 52 panel bulunuyor, bunlar da Maya takvimindeki 52 yıllık döngüleri sembolize ediyor. Birkaç sene öncesine kadar bu tapınağın tepesine çıkmaya izin verilirken, artık verilmiyor. Tapınağın etrafını komik bir şekilde sürekli el çırpan rehberler dolduruyor. Rehberler gezdirdikleri turist gruplara tapınağın muhteşem akustiğini kanıtlamaya çalışıyorlar. Hakkaten bölgenin bir diğer başından elinizi çırptığınızda son derece yüksek bir ses öbür baştan duyuluyor.
Chichen Itza antik kentini gezmem neredeyse üç saatimi alıyor. Bölgede yer alan “Kale”ye ek olarak, bölgedeki 13 top sahasından en büyüğü ve en iyi korunmuşu olan ve “The Great Ball Court” yani “Büyük Top Sahası”nı ziyaret ediyorum. Bu top sahasında futbol benzeri bir oyun oynanıyor. Sert plastik bir topu dirsek ve dizleri kullanarak hareket ettiriyorlar. Oyun sırasında ellerin kullanılması yasak. Üstelik oyunu kaybedenlerin Tanrı’lara kurban verildiği söyleniyor. Oyun sahasının iç duvarlarında oyuncuların kabartmaları yer alıyor.
Birbiri ardına sıralanmış kafatası kabartmalarının süslediği “Kafatası Platformu”nda insanların Tanrı’lara kurban edildiğine inanılıyor. Venüs gezegenine adanmış “Venüs Platformu” ise Sagrado Cenote’si ve “El Castillo” arasında yer alıyor. 60 metre çapındaki bu cenote’nin 27 metre derinliğinde olduğu biliniyor. Cenote’lerin Mayalar için son derece kutsal olduğu ve kurak dönemlerde Mayaların bu cenote’lere adaklarda bulundukları söyleniyor. Günümüzde birçok cenote’nin dibinden altın, yeşim taşı, çömlekler, denizkabukları, hatta ve hatta insan ve çocuk iskeletleri çıkarılmış. Üç farklı sütun grubundan oluşan “Bin Sütun Grubu”nda birbiri ardına sıralı etkileyici sütunlar bulunuyor. Ve sayamadığım irili ufaklı sayısız tapınak ve kalıntı…
Dönüş yolunda garajda bekleyen otobüse atlayarak Valladolid’e geri dönüyorum. Valladolid’e varır varmaz ise akşam üzeri Merida’ya gidecek otobüse biletimi alıyorum. Merida’ya olan yolculuğum iki saate yakın sürüyor. Şehre vardığımda ise herkesin tavsiyesi üzerine rezervasyon yaptırdığım hostel açık ara farkla kaldığım en güzel hostellerden biri çıkıyor. Düzenli ve ücretsiz yoga, salsa ve Meksika yemeği kursları, geniş ve tertemiz yatakhaneleri (bu arada ranzalar da resmen iki kişilk) ve havuzu ile benden bütün artı puanları topluyor.
Eşyalarımı yerleştirdikten sonra şehir merkezine yürüyüp ortama göz atıyorum. Şehir merkezinde şansıma Maya kültürü festivali kutlamaları düzenleniyor. Şehrin ana meydanı olan Plaza Grande’de Meksika müzikleri konserini izliyorum bir süre. Sonrasında da Casa de Montejo önünde yer alan kaldırımlarda oturan kalabalığın arasına sıkışıyorum. Burada düzenlenen projeksiyon gösterisi teknik aksaklıklardan dolayı biraz sorunlu başlıyor. Gösterinin ilk bölümü yarım saat kadar ispanyolca anlatımlarla devam etse de sonrasında dans ve tiyatro gösterilerine sıra geliyor. İki saat boyunca kalabalık bir grup muhteşem sahne şovları ve dans gösterisi ile kalabalığa muhteşem bir görsel şölen sunuyor. Gece geç saatlere kadar devam ediyor, bense gösteriler sonunda bittiğinde yeni bir şehrin rengarenk havasını solumanın mutluluğu ile hostele mutlu mesut dönüyorum.